Sığla Ağacı
Dünyada yalnızca Anadolu’da doğal olarak bulunan değerli bir orman ağacıdır. Ülkemizin başlıca Köyceğiz, Fethiye, Marmaris ve Milas yörelerinde saf ya da kızılçam, kızılağaç, karaağaç ve çınar ağaçlarıyla karışık ormanlar oluşturan bu ağaç ( Liquidambar orientalis) yeryüzünde ilk kez Üçüncü ( Tersiyer ) Dönem’de ( yaklaşık 65-2,5 milyon yıl önce ) ortaya çıkmıştır.
Sığla en çok 20 metreye kadar boylanabilen ve çoğunlukla ilk bakışta çınarı andıran sık dallı bir ağaçtır. Ağacın gövdesini ve dallarını saran kabuk yaşlandıkça koyu renkli ve derin çatlaklı bir görünüm alır. Yaprakları çok uzun saplı, bel loplu ve kenarları ince dişlidir; sonbaharda sararak albenili renklere bürünür. Erkek ve dişi çiçekleri aynı ağacın üzerinde, ama ayrı kümeler halinde bulunur; erkek çiçekler dik başaklar, dişi çiçekler ise uzun saplı yuvarlak kümeler oluşturur.
BÖLÜM 1Sığla Yağı
Sığla ağacının gövdesinden bal kıvamında, grimsi esmer renkli, acımsı bir sıvı çıkarılır. Sığla yağı denen bu madde antiseptik, asalak öldürücü ve yara iyi edici etkisinden ötürü merhem ya da yakı halinde bazı deri hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Sığla yağının çok eski çağlarda Mısırlılar’ca mumyalama işlemlerinde de kullanıldığı biliniyor. Bu yağın bileşiminde, parfümeri sanayisinde yaralanılan bazı değerli uçucu bileşikler de vardır. Ağacın gövdesinden kabukla birlikte kazınarak alınan yağ ayrıldıktan sonra, geriye kalan kabuk parçaları “günlük” ya da buhur adıyla dinsel yapılarda tütsü olarak yakılır. Bu yüzden ağaca yaygın olarak “günlük ağacı” da denir.