Reform Hareketleri
16. yüzyılı, Avrupa tarihinin değişim dönemi olarak tanımlamak mümkündür. Bu dönemde oluşan reform hareketi de Avrupa tarihinin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilmektedir. Dini kurumların bozulmasına karşı ortaya çıkan tepkilerden doğan ve kilise yapısı üzerinde bir dizi değişikliği öngören bu hareket, toplumu sadece dinsel açıdan değil, başta sosyal ve siyasi olmak üzere tüm yönlerden etkileyen bir yenilenme hareketidir.
BÖLÜM 1Reform Öncesi Dönem- Kilisenin Egemenliği
Yahudilik içerisinde doğan bir din olan Hıristiyanlık, Roma İmparatorluğu içerisinde şekillenmiştir. İlk dönemlerde yayılma hızı düşük olan ve aşağılanmalara maruz kalan bu din, 391 yılında Roma İmparatorluğu'nun resmi dini haline gelmesi ile egemenliği ele geçirmiştir.
5. yüzyılda Hıristiyanlık, artık çoğunluğun dini olmaya başlamış, böylece Katolik Kilisesi de üst düzeyde bir güce sahip olmuştur. Papa I. Leo (440-461) döneminde artık Katolik Kilisesi bir "Papalık" haline gelmiştir. Leo, papalığın kutsal bir makam olduğunu savunmuş, piskoposun ise "en yüksek hükümdar" olduğunu iddia etmiştir.
Papalığın üzerine aldığı dini yetkilerin üzerine siyasi yetkiler de eklenince artık sınırsız bir güce sahip olması, bazı siyasi kesimlerin tepkisini çekmiştir. Hafif düzeyde başlayan bu tepkiler 17.yüzyılda en üst düzeye çıkmıştır. Hıristiyanlığın en üst makamına yönelik; dinin istismar edilmesi, siyasete girerek çıkar çatışmalarına dinin alet edilmesi gibi çeşitli eleştiriler getirilmiştir.
BÖLÜM 2Hümanizm - Reformasyon İlişkisi
Rönesans etkisiyle bilginin kaynağına dönmeyi amaç edinmiş Hümanist düşünürler, ilk dönemlere ait dinsel metinleri yeniden çevirmişlerdir. Bu kaynakların yeniden çevrilmesi reform sürecini hazırlayan önemli bir etken olarak kabul edilmiştir.
Önceki dönemlerde kutsal metinleri kendi egemenliği altında tutan kilise, kendi çevirilerini halka dayatarak onların, kendi isteği çerçevesinde hareket etmelerini sağlamıştır. Hümanizm ise buna karşı çıkarak, insanların metinleri kendilerinin okuması gerektiğini savunmuştur. Bu amaçla giriştikleri çeviri işlemi sonucunda, tanrı ile insanın ilişkisini sorgulamış ve insanı bir birey olarak kabul etmek gerektiğini dile getirmişlerdir.
BÖLÜM 3Martin Luther'in 95 Tezi ve Protestanlığın Doğuşu
Almanya'nın Eisleben köyünde 1483 yılında dünyaya gelen Luther, oldukça dindar bir keşiştir.
16.yüzyılda Roma'ya yaptığı yolculuk sırasında kiliselerdeki bozulmuşluğu gören Luther, bu durumdan oldukça etkilenmiştir. Ülkesine döndüğünde Kutsal Kitap üzerine dersler vermeye başlamış, bir yandan da iman üzerine araştırmalar yapmıştır.
Para karşılığında günah çıkarma ve cennetten toprak satın alma anlamına gelen endüljans 16 yüzyılda en üst düzeye ulaşmıştır. Bu duruma karşı olan Luther 1517 yılında, Başpiskopasa 95 Tez olarak adlandırılan bir belge göndermiştir. Endüljansa bir tepki olan bu belgenin etkisi büyük kesimlere yayılmıştır. Bu hareketin giderek yayılması kilisenin çıkarlarını zedelediği için Luther, sapkınlıkla suçlanmış ve aforoz edilmiştir.
Luther'in yetkinin sadece Kutsal Kitap'a ait olduğu, insanların kendi nefsi sayesinde tanrı ile bağ kurabileceği görüşü yeni mezhebin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu mezhep, Katolik karşıtı reformcular anlamnında "Protestanlık" ismini almıştır.
BÖLÜM 4Reform Sonrası- Otuz Yıl Savaşları
16.yüzyılda Prostestanlığın doğuşu ile artık reform gerçekleşmiştir. Ancak bu reform hareketi çok kanlı bir dönemin de başlangıcı olacaktır. Avrupa'nın birçok bölgesine yayılan Protestan ve Katolikler arasında yüzyıllar süren çatışmalar yaşanmıştır. Birçok katliamın yaşandığı bu dönemi önleyici bazı girişimler olsa da bu girişimler başarısız olmuştur. 17. yüzyıl başlarında iki mezhep arasında "Otuz Yıl Savaşları" başlanmıştır. Vestfalya Barışı Antlaşması (1648) ile sona eren savaş, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nun yıkılmasına neden olmuştur. Bu antlaşma ile Protestanlara diğer mezheplerle eşit haklara kavuşmuş, barış ortamı sağlanmıştır.
Merve Taş
Çok faydalı bir yazı olmuş , teşekkür ederim :))