Çingeneler
Çingeneler; Kuzey Hindistan’ın Penjap bölgesinden, Sind nehri havzası boyunca bütün dünyaya yayıldığına inanılan Hint-Avrupa kökenli olan göçebe bir toplumdur. Mevsimlik işleri, göçebe hayatları, bağımsız meslekleri, koyu renk ten ve saçları, imrenilen keyifli salaş halleri, mistik tavırları ile kendine has yaşam tarzları olan Çingeneler kendilerine “Roman” adını da verirler. Aslında Roman, Çingene topluluğu içinde yer alan bir kabilenin ismidir. Türkiye dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanında birçok göçebe Çingene kabilesi vardır.
BÖLÜM 1Çingene Tarihi
Çoğunluğunun; Orta Doğu’da Hindistan, Ermenistan hatta Doğu Anadolu’ da ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu bölgedekiler daha koyu tenlilerdir ve filmlere, kitaplara, televizyona yansıtılan Çingene görüntüsü bu bölgedekilerin görüntüsü olup, tarot falıyla fal bakan Çingene figürü bu bölgedekilerin tasviridir.
Fakat Çingenelerin genelinin fal bakan, mesleksiz, karanlık bir hayat yaşayan kişiler olduğu düşünülmesin. Dünyanın kültür bakımından zengin ülkelerinden gelenleride vardır. Mesela İrlanda Çingeneleri, Güneydoğu Asya‘daki Çingeneler ve İskoç Yayla Çingeneler vb. gibi. Gittikleri bölgelerdeki toplumlarda hoş karşılanmadıklarından bu yüzden sürekli göç ettikleri dile getirilir. Hatta bu bölgelerde ezilen, horlanan, dışlanan, çoğu zaman fiziki ve psikolojik tacize maruz kalan Çingeneler zarar görmüşlerdir. Sürekli göç ettikleri için; metal işleme, ağaç işleri, marangozluk ve at ticareti gibi seyahatlerden etkilenmeyecek iş kolları seçmişlerdir ve çoğu zaman, her iş bir mezhebe bağlı olmuştur. Örneğin birçok Rom falcı, birçok Ludar hayvan göstericisi ve eğitimcisiydi.
BÖLÜM 2Roman Çingeneleri
En tanınmış ve en büyük Çingene kabilesinden biri Roman kabilesidir. Yüzlerce yıl önce Mısır'da ortaya çıktığı belirtiliyor ki, bu DNA testi ile kanıtlanmıştır. Romanların ‘Romanes’ diye tabir edilen bir dilleri ve kendilerine ait bir tarihleri mevcuttur. 12. yüzyıldan sonra yüzyıllar boyunca, Çingene toplumları Avrupa’nın her bölgesine gelmiş ve göç etmiştir. Bugün birçok Roman halkı, Portekizlilerin onları köle olarak getirdiğini ve sömürge dönemlerinde onları Amerika'ya bıraktıklarını iddia etmektedir. Çoğunluğun fark etmediği bir gerçek var ki; o da Çingeneler ABD’yi kurmaya yardım etmişler ve onlar her toplumun ayrılmaz bir parçasıdır. 20. yüzyıla yakın Almanya'daki ve Avrupa'nın diğer bölgelerindeki Roman, Çingene kabilelerini isyan ettirecek kadar talihsiz olaylar yaşanmıştır. Hitler ve Nazileri zamanında gerçekleşen “Holokost” ile Yahudilerin yanı sıra 100.000 ile 200.000 arasında Çingene eziyet görüp katledilmiştir.
BÖLÜM 3İrlandalı Çingeneler
İrlandalı Çingeneler azınlıktır ve uzun yıllar İrlanda'nın azınlığı olarak kalmışlardır. İrlandalı gezginler, oradaki çoğunluktan ayrı olarak, kendi dillerini ve kültürlerini sürdürmektedirler ve bu gidişata bakılırsa; en az birkaç yüz yıl boyunca Çingene yaşamlarını sürdürecek gibi duruyorlar. İrlanda Çingenelerinin, köklerinin nereden geldiği ile ilgili birkaç farklı fikir mevcuttur. Çoğu, İrlandalı gezginlerin 1840'larda kıtlık döneminde işçilerden geldiğine inanılırken, kimi kökenlerinin 19. yüzyıldan kalma kıtlıktan çok daha öncesine dayandığına inanılmaktadır. İrlandalı Çingenelerin, 5. Yüzyıla dayanan, o zamandan beri kendi kültürlerini, değerlerini ve dillerini gösteren yazılı belgeler bulunmaktadır.
Azınlık olan İrlanda Çingeneleri; 2006'da yapılan sayımda nüfusu 25.000'den azdır! 2006’dan bugüne kadar olan nüfus artışı, çoğunlukla Amerika Birleşik Devletlerinin güneyinde yaşamaktadır. Ne yazık ki; Amerika Birleşik Devletleri'nde, birçok insan onlara usta hırsız gözüyle bakar ve dışlanmaktadırlar. İrlanda da durum farklı değildir. Her ülkenin yerli halkından da aynı insan grubu yer almasına rağmen kapkaç işleri Çingenelere mal edilmektedir.
Çingene kadınları; toplumun çoğunluğunda olduğu gibi erkeğe hizmet eden bir aile yapısına sahiptir. Yaş ortalamasına bakıldığı zaman özellikle kadınlar, ABD ve İrlanda'da toplumun geri kalanıyla karşılaştırıldığında, ölüm oranlarının genellikle çok yüksek olduğu gözlemlenmiştir. İrlandalı Çingene kadınlar genellikle kökenleri ve kariyerleri ne olursa olsun; 40 yaşın üzerinde yaşamadıkları söylenmiştir bu bir ironi bir durumda olabilir.
BÖLÜM 4Çingeneler ve Kehanet
Muhtemelen Çingenelerin bilindiği en kötü şöhretli kehaneti fal bakarak geleceği gördüklerini söylemeleridir. Yani ünlendikleri alan falcılıktır. Bir kişi "Çingene" kelimesini duyarsa, genellikle güzel bir kadın, karanlık bir odayı, saçları yanlardan çıkmış bir eşarp ve ellerinin altında bir kristal top düşünür. Bu görüntü, özellikle de Hollywood'un toplumun farklı kültür ve insan görüşleri üzerindeki etkisinden dolayı zamanla ortaya çıkan bir görüntüdür. Her ne kadar belirgin ve çirkin bir görüntü olsa da, birtakım Çingeneler bir yaşam kurma aracı olarak falcı sanatını kullandıkları için yalanlanamaz bir görüntü olmuştur.
Çingene falcılarının en çok bilinen ve en çok kullandıkları fal bakma şekli; tarot kartları ve kristal küredir. Çingene falcının diğer fal bakma şekilleri arasında palmiye, bakla, çay yaprağı, yüz ve el okuması okumaları vardır. Çingeneler, müşterilerini ikna edebilmek için özenle hazırlanmış fal kabinleri kurabildiklerinden, kristal küreye bakarak yabancılar arasında popüler olmuşlardır. Cassandra Eason'un "Büyülü Dev Kitabı’nda” Çingene Aşk Kartları ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Çingene tarzı yaşamdan ve stilden sonra birçok tarot desteleri modellenmiş olsa da, çoğu zaman Çingene falcı basit bir iskambil destesi kullanırdı.
BÖLÜM 5Lanet üzerine Rivayetler
- Rivayet edilene göre; “İsa’yı çarmıha geren çivileri Çingeneler yapmıştır.” İşte bu yüzden lanetlenmiştir Çingene ırkı. Bu lanet “Yerleri, yurtları olmasın. Ülkeler, şehirler, dağlar, tepeler onları kabul etmesin. Bir yere ait olamasınlar, nesiller boyu dolanıp dursunlar” Bahsedilen o ki; hiçbir dönem hiçbir yerde yerleşik bir düzen kuramamışlar, dolayısıyla hep horlanmışlardır.
- Başka bir rivayete göre ise; Yüzyıllar önce Hindistan da kendilerine Roman diye isim veren bir kabile yaşardı. Roman kabile şefinin Çen adında bir oğlu vardı. Hindistan kralının da Gan adında bir kızı vardır. Bu kralın kâhini “Ülkenin istila edileceğini ve kızının öldürüleceğini” söylemesi üzerine kral çözüm olarak Gan’ı roman şefine emanet eder. Kızımı sana emanet ediyorum, kendi kızın olarak herkese tanıt, gerçeği de sadece sen ve karın bilsin diye yemin ettirir. Yıllar sonra Çen ve Gan birlikte büyürler ve Çen evlenme çağına geldiğinde kendisine pek çok kız gösterildiği halde reddeder. Çünkü kız kardeşi olarak bildiği Gan’a âşık olmuştur olmasına da bu beraberliğin imkansızlığından sararır solar. Anne yüreği bu ya; oğlunun durumu karşısında dayanamaz ve yemini bozar gerçeği anlatır. Çen ve Gan evlenince Roman halkı ikiye bölünür ki kahinlerin dediği de gerçek olur. Ve İskender Hindistan’ı istila eder. Romanların bir kısmı Çen ve Gan’ın arkasından ülkeyi terk ederek göç ederler ve kendilerine Çengan derler. Sorumlusu oldukları Çen ve Gan ı kahinler lanetler "Ayni yerde iki gece üst üste uyuyamayın. Ayni kuyunun suyunu iki defa içmeyin. Ayni nehri iki defa geçemeyin” diye. Zamanla Çengan adı Çingene, Çingen olarak kendine yer bulur.
BÖLÜM 6Esmer Ten Sarı Saç
Çingene deyince gözümüzün önüne ilk olarak; çoluğundan çocuğuna esmer ten ve sarı röfle yapılmış saçlar gelir. Kimi yakıştırır kimi eğreti bulur bu görüntüyü ama romanlarla bütünleşmiş bir tasvirdir bu. Nedir bu, bir alışkanlık mı? Zevksiz bir seçim mi yoksa tarz mı? Hiç merak ettiniz mi? İncelendiğinde eski Çingene zamanlarından kalan bir gelenek olarak karşımıza çıkar. Genellikle yaşlı Çingene kadınların sarı saç boyaması, saygı nişanesidir. Fakat günümüzde her yaştan Çingene kız ve kadının boyadığı sarı saç, herkesleşince sıradanlaşmış ve gelenek olmaktan çıkmıştır.
Romanların; kendi içinde güçlü geleneksel bir yaşam tarzları vardır. Düğün cenaze gibi özel günlerde kendi içlerindeki sosyal iletişimleri güçlüdür. Kadınlar genç yaşta evlenir ve çocuk sahibi olurken, erkeğe hizmet eden bir kültür yapıları vardır. Yaşadıkları toplumun dil, din, kültürüne uyum sağlamış olsalar bile her dönem asimile edilmeye çalışıldığında buna boyun eğmemiş, kendi örf ve adetlerini yaşatmaya çalışmışlardır.
Günümüzde artık çok fazla gezgin Çingene olmasa bile; yarı göçebe, yarı yerleşik bir topluluğun sayımının yapılması zor olduğundan, kesin sayıları bilinmemektedir. Kendine has samimi, neşeli halleri ile dünyanın renklerinden biri olan Romanlar, bunca zorluklara rağmen her dönemde insanlığın gülen yüzünü temsil etmişlerdir.