Haksız Fiil

Haksız Fiil

Kişinin hukuka uygun olmayan ve başkalarına zarar veren haksız eylemine denir. Hukuki bir kavramdır. Gerçekleştiren kişinin maddi ve cezai sorumluluğu doğmasına neden olur. Haksız fiili işleyen kişiyi o fiilden doğan zararları ödeme yükümlülüğü altına sokar. Başkasına kusuru ile zarar veren kişi bununla sorumludur.

Haksız fiilin beş unsuru vardır. Bu unsurların meydana gelen olayda bulunması halinde fiili gerçekleştiren kişi fiilinin zararlarını karşılamakla sorumlu hale gelir. Bu unsurlar fiil, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağıdır. Bu unsurlar Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiştir.

1
Fiil

Fiil

Öncelikle haksız fiilin var olması için temelde bir insan faaliyeti bir fiil olmalıdır. Bu fiil bilerek bir eylemde davranmak şeklinde olabileceği gibi davranılması gereken şekilde davranmama şeklinde de olabilir. Bir eylemde bulunarak yapılması halinde icrai bir hareketten bahsedilir. Bulunulması gereken bir harekette bulunmama halinde ise ihmali hareketten bahsedilir.

2
Hukuka Aykırılık

Hukuka Aykırılık

Haksız fiilin objektif unsurudur. Hukuk kuralları yazılı olup kanunlar gibi devletlerin yazılı kurallarının bulunduğu mevzuatın içinde yer alan kişilerin malvarlığı ve şahsını koruyan kurallardır. Bu kuralların aksine yapılan davranışlar hukuka aykırıdır ve yine kanunlar ile bazı yaptırımlara tabi tutulmuştur.

Haksız fiilin varlığından söz etmek ve haksız fiilde bulunan kişinin bu fiilinin sonuçlarını karşılamasını sağlamak için yapılan fiil bu hukuk kurallarına aykırılık teşkil etmelidir.

3
Zarar

Zarar

Kişinin haksız fiilinden dolayı sorumluluğunun doğması için ikinci koşul bir zararın doğmasıdır. Bu zarar maddi ya da manevi zarar olabilir.

Maddi Zarar denilince malvarlığındaki azalma anlaşılır.

Manevi Zarar ise kişinin bu olay sonucu duyduğu üzüntü, itibarının sarsılması, gururunun incinmesidir.

4
Kusur

Kusur

Haksız fiilin subjektif unsurudur. Bir kişinin haksız fiilinden sorumlu tutulabilmesi için kişinin bu fiilin meydana gelmesinde kusuru olması gerekir. Bilme ve isteme öğelerinden oluşur. Kusurun birden fazla görünme biçimi vardır. Bunlardan en ağırı kast kişinin yaptığı eylemin haksız fiil olduğunu bilmesi ve bunun sonuçlarını istemesidir. İhmal ise daha hafif bir kusurluluk halidir. İhmal durumunda kişi eylemin zarar verici sonuçlarını istemez. Ancak yine de bu sonuçların doğmaması için elinden geleni yapmaz.

5
İlliyet Bağı

İlliyet Bağı

İlliyet bağı denilen şey nedensellik bağıdır. Kişinin gerçekleştirdiği haksız fiil ile zarar arasında ilişki kurar. Kişinin bu fiilden sorumlu olması için fiilin zararın doğmasına sebep olması gerekir. Buna göre kişinin fiili olmasaydı da aynı zarar doğacaktı ise illiyet bağı yoktur.

6
Kusursuz Sorumluluk

Kusursuz Sorumluluk

Kanunda bazı kişiler kusurlarına bakılmaksızın gerçekleştirilen haksız fiilden sorumlu tutulmuştur. Bu durumda o kişinin kusursuz sorumlu olduğundan bahsedilir.

Örneğin işverenler, çalıştırdıkları kişilerin gerçekleştirdiği haksız fiillerden kanunen sorumludur. Çalışan gidip de bir üçüncü kişiye zarar vermişse zarar gören işverenden talepte bulunabilir. Burada işveren daha sonra asıl sorumlu olan çalışandan yaptığı ödemeleri talep edebilecektir.

7
Suç-Haksız Fiil İlişkisi

Suç-Haksız Fiil İlişkisi

Her suç içeriğinde bir haksız fiil bulundurur. Ancak her haksız fiil suç olarak nitelendirilemez. Çünkü suçlar kanunlar ile özel olarak tek tek saptanmış hallerdir. Suçun unsurlarından biri haksız fiildir. Haksız fiil özelliği göstermeyen şey suç değildir. Ancak haksız fiillerin sadece suç olarak kanunda düzenlenmiş olanları “suç” niteliğindedir. Bunun dışında haksız fiil daha geniş bir içeriğe sahiptir.

8
İlgili Kanun Maddeleri

İlgili Kanun Maddeleri
  • MADDE 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
    Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

  • MADDE 50- Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
    Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.

  • MADDE 51- Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.
    Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle yükümlüdür.

  • MADDE 52- Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.
    Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.

  • MADDE 53-Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:
    1. Cenaze giderleri.
    2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
    3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.

  • MADDE 54- Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
    1. Tedavi giderleri.
    2. Kazanç kaybı.
    3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
    4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.

  • MADDE 55- Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.
    Bu Kanun hükümleri, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır.

  • MADDE 56-Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.
    Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.

  • MADDE 57- Gerçek olmayan haberlerin yayılması veya bu tür ilanların yapılması ya da dürüstlük kurallarına aykırı diğer davranışlarda bulunulması yüzünden müşterileri azalan veya onları kaybetme tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu davranışlara son verilmesini ve kusurun varlığı hâlinde zararının giderilmesini isteyebilir.
    Ticari işlere ait haksız rekabet hakkında Türk Ticaret Kanunu hükümleri saklıdır.

  • MADDE 58-Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
    Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.

  • MADDE 59- Ayırt etme gücünü geçici olarak kaybeden kişi, bu sırada verdiği zararları gidermekle yükümlüdür. Ancak, ayırt etme gücünü kaybetmede kusuru olmadığını ispat ederse, sorumluluktan kurtulur.

  • MADDE 60- Bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir.

  • MADDE 61-Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.

  • MADDE 62- Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur.
    Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.

  • MADDE 63-Kanunun verdiği yetkiye dayanan ve bu yetkinin sınırları içinde kalan bir fiil, zarara yol açsa bile, hukuka aykırı sayılmaz.
    Zarar görenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar, zarar verenin davranışının haklı savunma niteliği taşıması, yetkili kamu makamlarının müdahalesinin zamanında sağlanamayacak olması durumunda kişinin hakkını kendi gücüyle koruması veya zorunluluk hâllerinde de fiil, hukuka aykırı sayılmaz.

  • MADDE 64- Haklı savunmada bulunan, saldıranın şahsına veya mallarına verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.
    Kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden korumak için diğer bir kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı giderim yükümlülüğünü hâkim hakkaniyete göre belirler.
    Hakkını kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişi, durum ve koşullara göre o sırada kolluk gücünün yardımını zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba uğramasını ya da kullanılmasının önemli ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da yoksa, verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.

  • MADDE 65-Hakkaniyet gerektiriyorsa; hâkim, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin verdiği zararın, tamamen veya kısmen giderilmesine karar verir.

  • MADDE 66-Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
    Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz.
    Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür.
    Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir.

  • MADDE 67-Bir hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici olarak üstlenen kişi, hayvanın verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
    Hayvan bulunduran, bu zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat edersesorumlu olmaz.
    Hayvan, bir başkası veya bir başkasına ait hayvan tarafından ürkütülmüş olursa, hayvanı bulunduranın, bu kişilere rücu hakkı saklıdır.

  • MADDE 68- Bir kişinin hayvanı, başkasının taşınmazı üzerinde bir zarar verdiği takdirde, taşınmazın zilyedi, o hayvanı yakalayabilir, zararı giderilinceye kadar alıkoyabilir; hatta durum ve koşullar haklı gösteriyorsa hayvanı diğer yollarla etkisiz hâle getirebilir.
    Bu durumda, taşınmazın zilyedi derhâl hayvan sahibine bilgi vermek ve sahibini bilmiyorsa, onun bulunması için gerekli girişimleri yapmak zorundadır.

  • MADDE 69-Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.
    İntifa ve oturma hakkı sahipleri de, binanın bakımındaki eksikliklerden doğan zararlardan, malikle birlikte müteselsilen sorumludurlar.
    Sorumluların, bu sebeplerle kendilerine karşı sorumlu olan diğer kişilere rücu hakkı saklıdır. 

  • MADDE 70-Bir başkasına ait bina veya diğer yapı eserlerinden zarar görme tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu tehlikenin giderilmesi için gerekli önlemlerin alınmasını hak sahiplerinden isteyebilir.
    Kişilerin ve malların korunması hakkındaki kamu hukuku kuralları saklıdır.

  • MADDE 71-Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.
    Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu sonucuna varılırsa, bunun önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletme olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir kanunda benzeri tehlikeler arzeden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu öngörülmüşse, bu işletme de önemli ölçüde tehlike arzeden işletme sayılır.
    Belirli bir tehlike hâli için öngörülen özel sorumluluk hükümleri saklıdır.
    Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin bu tür faaliyetine hukuk düzenince izin verilmiş olsa bile, zarar görenler, bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu zararlarının uygun bir bedelle denkleştirilmesini isteyebilirler.

  • MADDE 72-Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.
    Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.

  • MADDE 73-Rücu istemi, tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu  kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
    Tazminatın ödenmesi kendisinden istenilen kişi, durumu birlikte sorumlu olduğu kişilere bildirmek zorundadır. Aksi takdirde zamanaşımı, bu bildirimin dürüstlük kurallarına göre yapılabileceği tarihte işlemeye başlar.

  • MADDE 74-Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
    Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.

  • MADDE 75- Bedensel zararın kapsamı, karar verme sırasında tam olarak belirlenemiyorsa hâkim, kararın kesinleşmesinden başlayarak iki yıl içinde, tazminat hükmünü değiştirme yetkisini saklı tutabilir.

  • MADDE 76-Zarar gören, iddiasının haklılığını gösteren inandırıcı kanıtlar sunduğu ve ekonomik durumu da gerektirdiği takdirde hâkim, istem üzerine davalının zarar görene geçici ödeme yapmasına karar verebilir.
    Davalının yaptığı geçici ödemeler, hükmedilen tazminata mahsup edilir; tazminata hükmedilmezse hâkim, davacının aldığı geçici ödemeleri, yasal faizi ile birlikte geri vermesine karar verir.

Bu İçeriğe Tepki Ver

1
Bravo
1
Sevdim!
1
Çok iyi!
0
Hoş değil!
0
Yok artık!
0
Kızgın:!
0
Çok acı!

Üyelerimizin Yorumları

Yazar Bilgisi

avatar
Yazar
Kültür
Sosyal Öğrenme Kuramı
Sosyoloji
Asperger Sendromu
Otizm
Yazı