BÖLÜM 1Kurucusu
Beyliğe adını veren Eşref Bey hakkında kaynaklarda fazla bilgi yoktur. Bilinenlere göre Eşref Bey, Bizanslı Komnenos ailesine mensup bir mühtedidir, 1140 yılında Türklere iltica edip Müslüman olmuş ve kendisine Eşref adının verilmiştir. Kendisi, 1.Mesud’un kızı ile evlendirilmiştir. Bu görüş, Konya Müzesinin eski müdürlerinden Yusuf Akyurt tarafından reddedilmiştir. Zira ona göre, iltica tarihi ile Beyşehir’de Kale Kapısı kitabesindeki tarihler birbiriyle uyuşmamaktadır. Eşref Bey ve çocukları, genel olarak Sünni-Hanefi Türkmen Beyi olarak kabul edilir.
BÖLÜM 2Siyasi Eylemleri
Eşrefoğlu Süleyman Bey, Selçuklu Sultanları ll. Keyhüsrev ile II. Mesud’un uç beylerinden biri idi. 1277 ve 1282 yıllarında Menteşe ve Karamanoğullarının Konya’yı işgal etmeleri üzerine Beyşehir’in Gurgurum bölgesinde istiklalini ilan etti. 2. Mesud döneminde kendi inşa ettiği Beyşehir’i (Kale kitabesinde: El-beledü’l-mübarek )beyliğin merkezi yaptı ve İçerişehir’in etrafını surlar ile çevirdi. Bugün bu surlardan kalan kalıntıları görmek mümkündür. Kalenin bir kapısı hale ayaktadır ve bu kale kitabesinden anlaşıldığı kadarıyla Eşrefoğlu Süleyman bey kendisini 1288 yılında ''Emir-i Kebir/ Ulu Bey '' olarak vasıflandırır. Son yıllarda, Beyşehir, İçerişehir’de bu kale kapısının bulunduğu yerde yapılan arkeolojik kazılarda, surların temellerine ulaşılmıştır. İçerişehir’i imar ettiğinden dolayı, Beyşehir’e, Süleyman Bey'e izafeten, Süleymanşehir veya Süleymanabad ismi de verilmiştir. Konya’da Selçuklu sultanı olan 2. Mesud ile Süleyman Bey'in araları pek de iyi olmadı. 2. Mesud, Konya ve çevresinde ortaya çıkan iç karışıklıkları bastırmak için İlhanlı hükümdarı Geyhatu’yu Anadolu’ya çağırdı. Geyhatu, Beyşehir dâhil olmak üzere, Konya çevresinde yağma ve katliam yaptı. 1292’de Geyhatu, Tebriz’e dönünce, Karamanoğlu Konya’ya; Süleyman Bey de Konya yakınlarında bulunan Gevele Kalesine saldırdı. Bir süre bu kaleyi elinde tutan Süleyman bey, Beyşehir’e (Begşehri) geri döndü. 27 Ağustos 1302 yılında vefat ederek, İçerişehir’de kendi yaptırdığı Eşrefoğlu Süleyman Bey Camii'nin haziresinde defnedildi.
BÖLÜM 3Eserleri
Eşrefoğlu Seyfeddin Süleyman bey, İçerişehir’de İslam mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan bir külliye inşa ettirdi. Cami, türbe, medrese, hamam ve bedestenden oluşan bu külliyenin en güzel parçası, kuşkusuz, kendi adını taşıyan cami idi. Bu cami, taç kapı, çinili iç giriş, kar deposu, müezzinler mahfili, çinili kubbe, çinili mihrap, oyma ve çatmalı minber, mahfil, son cemaat mahalli, kütüphane, batı kapısı, minare, Eşrefoğlu Türbesi'nden oluşur ve Anadolu Selçuklu mimarisini yansıtır. Arap ve Acem seciyesi yoktur. Bu caminin günümüzde kütüphanesi yoktur. Çinilerin çoğu da yağmalanmıştır. 1930’larda toprak dam çökmüş, daha sonraları çatıya çevrilmiş ve bir tamir görmüştür. İçinde serili çok kıymetli Selçuklu halılarının çoğu İtalya ve Amerika’ya kaçırılmıştır. Süleyman bey, bu caminin taş vakfiyesinde “Adil Emir "; kale kapısı kitabesinde ''Emirü ’l-Kebir '’ unvanıyla geçer ve Beyşehir, ismini bu Türkmen beyinden alır. Eğirdir’de yer alan Ulu Cami’de olduğu gibi, bu cami de bazı kaynaklarda “Sultan Sancar bin Melikşah bin Alp Arslan Camii’ olarak kayıtlıdır ve 1160-1161 yılında yapıldığı yazılıdır.
Eşrefoğlu Süleyman Bey, 697 yılında 2. Mesud; 699 yılında da 3.Alâeddin Keykubad adına Süleymanşehir’de gümüş sikke kestirmiştir. Bu sikkeler halen İstanbul’da Arkeoloji Müzesinde muhafaza edilmektedir.
BÖLÜM 4Beyliğin Çöküşü
Süleyman bey ölünce,yerine oğlu Mübarizeddin Mehmed bey geçti. Mehmed Bey, topraklarını Hamid yönünde genişletmeye çalıştı; ancak, kendisinden daha kuvvetli olan Hamid beyi olan Hızır Bey, bir süre sonra Şarkîkaraağaç ve Yalvaç gibi şehirleri geri aldı. Seydi Harun-ı Veli ile iyi ilişkiler kurdu. Seydişehir’in gelişmesi için maddi ve manevi yardımlarda bulundu. İlhanlı komutanı İrinci’nin bölgede yaptığı eziyetler Türkmenlerin tepkisine neden oldu. Mehmed Bey, Ilgın ve Akşehir bölgelerini ele geçirdi.
Mehmet Bey bilim insanlarını ve şairleri himaye etmiştir. Şemseddin Muhammed Tüşteri, eI-Füsulü'l -Eşrefîyye isimli eserini, Mehmed Bey'e ithaf etmiştir. Ayrıca, Kemaledin-i Konevi de 1320 yılında Tekarirü'I-Menasıb isimli bir eserini yine ona ithaf etmiştir. 1317 yılından sonra, Anadolu’da Temirtaş’ın egemenliği arttı. Hem 2.Süleyman hem de Hamidoğlu Dündar Bey, Temirtaş’ı Ebu Said Bahadır Han'a şikâyet ettilerse de başarılı olamamışlardır. Timurtaş, 9 Ekim 1326’da eziyet edildikten sonra Beyşehir gölüne atılarak öldürtüldü. Bu olaydan sonra, Akşehir yöresi Hamidoğullarına diğer yerler de Karamanoğulları ile Sahip Ata Oğullarına kaldı. Beyşehir ve diğer komşu şehirler, Karamanoğulları ve daha sonra da Osmanlıların eline geçince, siyasi ve kültürel önemleri kalmamıştır. Birkaç Tatar veya Moğol ailesi ve bir dönem de Turgutoğulları tarafından idare edilmiş ve neticede Osmanlılarca bir sancak merkezi olarak kullanılmıştır.