İbn-i Haldun
İbn-i Haldun,"tarihin felsefesini yapan kişi" olarak tanımlanan ve aynı zamanda sosyolojinin öncüsü olarak da bilinen bir islam düşünürüdür. İbn-i Haldun XIV üncü yüzyılın ilk yarısında 1332'de Tunus'da doğmuş, iyi bir eğitim almış, teoloji, doğa bilimleri, hukuk, felsefe, mantık konularında okumalar yapmıştır. İbn-i Haldun, Tunus'da idari görevlerde bulunmuştur. Fas hanedanı bütün Mağrib'i ele geçirince önce Fas'a sonra Girnata'ya gitmiştir. Girnata, islam dönemi İspanyasında son kültür merkezidir. Orada devlet adamlarıyla dotluklar kurmuş, sürgünler yaşamıştır.
BÖLÜM 1İbn-i Haldun'un Tarih Üzerine fikirleri
İbn-i Haldun'un "tarihin felsefesini yapan kişi" olarak anılması, tarihe bakış açısını önemli kılmaktadır. İbn-i Haldun, tarihin "olup bitenlerin nedenlerini, nasıl başlayıp nasıl geliştiğini" inceleyen bir bilim dalı olduğunu söyler. İbn-i Haldun, tarih yazarlarının geçmişten haber aktarmakla yetindiklerini, aktardıkları bilgilerin doğruluğunu araştırmayıp aynı zamanda nedenlerini inceleme gereği duymadıklarını belirterek duruma üzerinde uzun uzun durduğu bir eleştiri getirmiştir. İbn-i Haldun, "ben ne zaman ki, tarih yazarlarının kitaplarını gözden geçirdim, o zaman geçmişin ve bugünün derinliklerine inebildim, işte o zaman gerçeği derinliklerinden çekip çıkaracak gözdeki dalgınlık ve uykunun uyuşukluğunu kaldırıp attım"demiştir.
İbn-i Haldun tarihçilerin belirli yanlışların içine düştüklerini ve bu yanlışlara düşmelerinin sebebini de zaman içerisinde toplumların değişimlerini gözden kaçırmalarında görür. Bununla ilgili olarak "durumlar değişir, durumlarla birlikte gelenek ve görenekler değişir ve değişenler kendi cinslerine ya da benzerlerine ya da tümüyle başka olanlarına, karşıtlarına dönüşürler"demiştir.
İbn-i Haldun, kendini, diğer tarih yazarlarını eleştirdiği noktanın dışında, dünyanın değişen durumunu yaşadığı çağda açıklayan bir yazar olarak tanıtır.
BÖLÜM 2İbn-i Haldun'un Sosyal Yaşam Üzerine Fikirleri
İbn-i Haldun insanın sosyal bir varlık olduğunu, insan için toplum içerisinde yaşamanın kaçılmaz olduğunu belirtir. Dolayısıyla da toplumun doğal bir olgu olduğu üzerinde durur. İbn-i Haldun'a göre insanı toplum içerisinde yaşamaya iten bazı nedenler;
- ekonomik nedenler, insanın yaşamına devam edebilmesi için beslenmesinin gerekliliği ve insanın tek başına besin ihtiyacını sağlamaya gücü yetmeyeceği sebebiyle diğer insanlarla iş birliği içerisinde yaşaması gerekliiğindendir.
- güvenlik ihtiyacı, canlılar yaratırken tanrı, hayvan türüne savunması için güçlü olanaklar vermiştir, insana ise savunma organlarına karşılık "düşünce ve el vermiştir". Zanaatler insanın araçlar elde etmesini sağlamış, bu araçlar hayvanlardaki savunma organlarının karşılığını görmüştür. Bu araçları tek başına kullanamayan insan diğer insanlarla yardımlaşma ve bir arada yaşama ihticındandır.
Bu nedenlerle toplum içerisinde yaşamak zorunda olan insanları da birbirine karşı korumak için bazı yasaların gerekli olduğu, yani düzenleyici bir otoriteye ihtiyaç olduğunu düşünür İbn-i Haldun. Bu düzenleyici otorite, insanların kendilerinden biri, hepsine baskın gelen biri olacaktır der. Toplu halde ve siyasal bir yapı içersinde yaşamak insanlar için bir zorunluluk olduğunu belirtir.
BÖLÜM 3İbn-i Haldun'un Ardında Bıraktığı Eserleri
İbn-i Haldun'un ardında bıraktığı eserler aşağıdaki gibidir:
- Kitab ül İbai: İbn-i Haldun bu eserini 1378 yılında Cezayir'de yazmaya başlamıştır. Bu eserin giriş böülümü olan mukaddime'yi de bu dönemde yazdığı varsayılır.
- Lubab ul Muhassal: İbn-i Haldun bu eserini Tunus'ta yazmış olup, Fahreddin Razi'nin bir kitabı olan El Muhassal'ın bir yorumudur.
- Şifau's Sail li Tehzîbi'l Mesail: İbn-i Haldun'un tasavvuf üzerine yazılmış eseridir.
- Kitab el Mantık: İbn-i Haldun'un mantık üzerine yazdığı eseridir.
- Kitab el Hisab
- Marakeş sultanına yazılan bir risale
- Şiire dair bir risale
BÖLÜM 4İbn-i Haldun'un Son Dönemi ve Ölümü
İbn-i Haldun 1382 yılında hacca gitmiş sonrasında Kahire'de kalmış ve orada kadılık yapmış, dersler vermiştir. Mısır sultanıyla birlikte bir sefere katılmış, Şam'da Timur'la karşılaşmıştır. O dönemde hayat hikayesine ışık tutacak olan otobiyografisini yazmıştır. Bu dönem aynı zamanda hayatının son yıllarına denk gelir. İbn-i Haldun 1406 yılında Kahire'de ölmüştür. Mezarı Suffiye Kabristanında bulunmaktadır.