Heykel Sanatı

Heykel Sanatı

Güzel Sanatların en köklü ve evrensel dalı olan Heykel Sanatı; eski çağlardan günümüze uzanan yaratıcı bir yolculuk geçirmiştir. Doğanın sunduklarıyla yetinmek istemeyen insan zekası; duygu düşünce ve enerjisini tasarım güçleriyle şekillendiren yeni eserler ortaya çıkarmıştır.

Heykel; üç boyutlu, derinlik, yükseklik, ene; hacimsel bir yapıya sahip sanatsal bir güdüyle oluşturulmuş objeye denir. Eski çağlardan beri taş, mermer, bronz, ağaç, kil gibi çeşitli malzemeler kullanılarak tasvir edilmişlerdir. Mazlemelerinin çeşidine göre şekillendirilirlerken; yontma, kalıba dökme, yoğurup çimdikleme ve pişirme gibi yöntemlerle üretilmişlerdir. Estetik bir gaye güdülerek ya da sadece doğaçlama yoluyla açığa çıkan hacimsel eserlerdir. Genel olarak, tapınak ve büyük anıtların bünyesinde bulunan, geçmişin sanat anlayışının anlaşılmasına yardımcı olur.

''Heykel, uzayda(boşlukta) girinti çıkıntı yaratma sanatıdır.'' sözüyle ünlü bir heykeltraş olan August Rodin, heykelin anlamların da üzerindeki boyutunu insanlığa düşündürtmüştür.

 

 

 

 

BÖLÜM 1
Heykelin Tarihsel Yolculuğu

Heykel sanatının büyük bir çoğunluğu eski çağlarda insan tasviri ve dinsel obje tasvirindan oluşmaktadır. İlkel insanların en temel ihtiyaçları karınlarını doyurmak, bedensel güdülerine cevap vermektir. Tapınma gereksinimi de bu ihtiyaçların ana maddesidir. Tapınmaya duyulan gereksinim için, dini obje ve heykeller birer tanrı-tanrıça şeklinde betimlenip nitelendirilerek, onlarının gereksinimine yanıt olan put-idolleri ortaya çıkarmıştır. Konularını ve anlamlarını mitolojik hikayeler, destansı kahramanlıklardan almışlardır.

İnsanlar ilk ilkel heykelleri elleriyle, kendi yordamıyla basit aletlerle şekillendirip; kil, toprak gibi gene elle şekillendirilmeye yatkın olan yumuşak malzemeleri kullanarak eserlerini oluşturmuşlardır.

Günümüzden otuz bin yıl önce ilk heykellerin insanlık karşısına çıktığı bilinmektedir. Bunlar bereket tanrısı olarak sembolize edilmiş şişman kadın heykelcikleridir.

Kalkolotik çağ (M.Ö 5000-3000)' e tarihlenen seramikten bereket tanrısı heykelciği, diz çökmüş ve göğüslerini tutarken tasvir edilmiştir. Bereketin bir simgesi olarak betimlenen eser, ilk ana tanrıça heykelidir ve Çatalhöyük'te bulunmuştur.

Akdeniz Uygarlıkları, Mezopotomya, Mısır ve Ege Uygarlıkları' nda tanrıça heykelciklerine fazlasıyla rastlanmıştır.  Arkaik Çağ Yunan ve Mısır sanatında heykeller artık mimarinin tamamlayıcı bir unsuru olarak ortaya çıkmıştır. Boyut ve hacim olarak daha da büyümüşler; daha dayanıklı, dolgun, uzun yıllar sonrası için düşünülerek statik fakat durgun bir anlayış güderek verdikleri etki değiştirilmiştir. Tapınak ve anıtmezar gibi mimari anlamda ortaya çıkan en eski örneklerden biri; M.Ö 9. yy dönemine ait Lamassu heykelleridir. Asur Dönemi'nin eseri olan bu heykellere; farklı format ama aynı anlayışla , Mısır'da 2.Ramses Dönemi'nde tonlarca ağırlığı sahip uzun boyutlu gösterişli durağan heykeller eşlik etmiştir.

M.Ö 5.yy' de Klasik Yunan Sanatı artık bu durağan sınırların kalıplarını aşmış ve heykellere hareketliliği getirmiştir. Bu süreçte Myron'un meşhur  'Disk Atan Atlet' heykeli, M.Ö 450'de mimari yapıdan kopmuş tek başına ve özgür olarak yapılmıştır.(ROMA-Terme Müzesi) 

Yunan Heykel Sanatı'nın yapı taşını idealize edilmiş olan insan figürleri oluşturmuştur. Yunan Heykel Sanatı'nın ilk dönemi olan Geometrik Çağ'da minik tunç heykelcikleri, 2. döneminde ise doğudan etkilenmeyle birlikte kalıplama yöntemiyle oluşturulmuş kabartmalar, Mısır'dan gördükleri mermer eserlerin ve anıtsal devasa heykellerin benzerleri görülmüştür. Üçüncü dönem olan Arkaik Çağ'da heykellerin ellerini iki yanda ağırlıkların tek bir bacağa verildiği, frontel duruşun değiştiği dikkat çekmiştir.

Son dönemde Yunan Sanatı'nın zirvedeki etkisi, Klasik Çağ'da kendini göstermiştir. Sanatın tartışılmaz ana merkezi haline gelen Atina'dan çok büyük sanatçılar yetişmiştir. Dönemlerini aşan eserler açığa çıkarmışlardır. Dünya'nın Yedi Harikası'ndan biri olan Zeus Heykeli'ni, Partenon Tapınağı için özel bir Athena Heykeli yapan Phidias'tır. Klasik Dönem stilinin ve uslübünün yer edinmesine öncü olmuştur. Argoslu Polykletios dönemin hatırı sayılı ustalarındandır, günümüze  değin hiç bir eserine ulaşılamamıştır. Paionias'ın meşhur Nike (Zafer Tanrısı Heykeli)  ve Atina Akropolis'i ev sahipli Athena Nike Tapınağı frizleriyle 5.yy sonundan kalma tüm yapılar Yunan heykel stil ve uslüp ayrıntılarını örneklemiştir.

Beşinci dönem olan Hellenistik Çağ'da İskendiriye fazlasıyla önemli bir kültür ve bilim merkeziydi. Heykel Sanatı'nda da bu izleri tapınak, kütüphane, üniversitesinde kendini göstermekteydi. Özellikle de büst sayıları giderek arttı, ritim ve hareket kinetik bir enerjiyle bütünleşerek gerçekliğe çok yakın tasvir anlayışını doğurdu. İskender Lahdi kabartmaları ve Laokonn dönemin en parlak örnekleri olarak kabul edilmiştir.

Roma Dönemi (Erken Hristiyanlık) başlarında Yunan sitili heykel sanatının olmazsa olmaz bir parçasıdır. Heykel değeri sayılan yönetici büstleri, imparator heykelleri ve atların eşlik ettiği tasvirler dikkat çekmiştir. Tarihsel anlatım ve mitolojik hikayeler heykellere arka plan olmuştur. Betimleyerek nitelemek, niteleyerek de biçimlendirmek anlayışı inandırıcılığın ve gerçekliğin artması hedeflenmiştir. Damascuslu Apollodoros'un eseri Traianus Sütunu, Vatikan Museum'daki Augustus Heykeli az önce bahsettiğimiz yönetimin etkilerine en güzel örneklerdir.

Roma'da büst anlayışı ve portrecilik aslında ölü gömme geleneklerinden açığa çıkmıştır.

Roma Sanatı'nda Hristiyan etkilerinin başladığı Pagan Roma sanatı, 3.yy de Kontantinopolis (İstanbul) 'da gelişmiştir. Günümüzde Bizans Sanatı olarak anılan akım zamanla tüm Hristiyan dünyasının ana akımı oluşur ve yaygınlaşarak kalıtsallaşır. Sanatçılar önceki dönemlere göre kitap ve dinsel konularla sınırlandıklarından kalıp içinde kalmış; kalın çizgili sınırlara hapsolmuşlardır. Orta Çağ Hristiyanlık Sanatı kapalı etkili bir yapıdadır. Romanesk ile Gotik akımları  bu dönemde ortaya çıkmıştır.

Gotik Dönem'de (12-16 yy) dinsel yapılarda azizlik anlayışı aynı kapalı etkiyle devam eder ve peygamber heykelleri, taş yontular yoğunluk kazanmıştır.

Rönesans Dönemi durgun ve kapalı sanat hayatına, Antik Çağ'daki tarzı ve hareketi yeniden kazandırması için yapılan bir dizi parlak çalışmalarla geçmiştir. İtalya'ya tekrar duyguyu ve canlılığı getirmek için kollar sıvandığı bir dönemdir. Dönemin ünlü sanatçılarından Donatello Rönesans'ın en dikkat çekici ustasıdır. Kabartmalara derinliği olan yivleri çok ince bir işçilikle işledi. Heykellerdeyse, hem durağan hem hareket hallindeki figürleri gerçeğe yakın ve anı hisettirerek oluşturdu. Donatello Floronsa Katedrali ve Or San Michele Kilisesi'nin heykelleriyle namını çağlar ötesine taşımıştır.

Hümanizm akımının etkisinde olan Rönesans'ta Michelangelo'yla birlikte artık zirveye ulaşmıştır.(Pieta 1497-1499, Davud 1501-1504)

Floransa Sanatı yüzyılın ortalarına doğru kendini göstermiştir. Benvenuto Cellini, Giovvanni Bologno gibi Floransa Sanatı'nda Michelango'nun ışığında yürüyen sanatçılar yetişmiştir.

Venedik'te ise Flamanik etkiye benzeyen menaryanizm adında yeni bir uslup gelişmiştir. Menaryanizm'de hareket kabiliyeti, madde algısı yanılsaması aşırı bir seviyeye çıkarılmıştır. Barok Dönemi boyunca abartılı bir şatafat üst sınırlarda olmuştur. Aynı tarzdaki anlayış Barok Dönemi boyunca 19.yy sonuna kadar sürmüştür. Barok Heykel Sanatı ihtişamın ve görkemin patlama noktasına geldiği bir dönem olmuştur. Gian Lorenzo Berni'nin eserlerinden; Dört Irmak Çeşmesi 1648-1651, Aziz Teresa'nın Vecdi 1645-52) Barok Dönemi'ne adını altın harflerle yazar. Tiyatral kurgu ve abartılı mimik ve jestler; abartılı dercede arka plan, dekorlar, meydan ve heykel  şeklindeki birlik algısı, asıl temanın etrafında gidip gelen bir ilüzyon mu şeklinde sorularla birlikte çok tartışılmıştır.

18.yy da heykel sanatı durgun bir sürece girmiştir. Baroğa karşı tepkili, Arkaik Çağ'ın klasik sanatına dönüşü gerçekleştirmeye hevesli ama bu konuda başarısız olmuşlardır. Rokoko anlayışını yetersiz bulan akademi ve sanatçılar 19.yy sanatında hareketin kısıtlanıp kontrol edilebilir bir hale getiren yeni bir klasik döneme başlangıç yapmışlardır.

Geçmişteki yaklaşımların yeniden kazanabilme çabaları, etkileşimsiz ve derinliği olmayan bezemeci anlayışın etkisinde kalan dönemden sonra, yaklaşık iki asır yeni bir tarz ortaya çıkaramamışlartır.

Rodin'in Düşünen Adam heykeli ve diğer eserleri; onun ışık gölge oyunuyla belirli bir ilüzyon yaratarak hareketi gözle görünür bir şekilde ön plana almıştır. Auguste Rodin modern-çağdaş heykelin en büyük ustasıdır.

 

 

 

 

 

BÖLÜM 2
Modern Heykel Sanatının Süreçleri

19.yy'nin ortalarında özellikle resimde akademik çerçevedeki süre gelmiş uslüpsal rutine karşı konulmaya başlanmıştır. 19. yy'nin ortalarında da başta Auguste Rodin, Fransız ressam Edgar Degas, İtalyan Medardo Rosso 20.yy 'da heykel sanatına değerli kazanımlar sunmuşlardır. Modern sanatının çekirdeğini asıl bu isimler oluşturmuştur.

Modern heykel sanatında imgeler, artık sürekli değişen kalıp kurallardan bağımsız; malzemeleri ve tekniksel tarzları bir tarafa bırakıp farklı bir çizgiden ve fikirden beslenmiştir. Estetik yargı gütmeyerek daha çok gerçeğin de üstünde, ruhsal ve tinsel imgelemleri dokunup hissetmeye dayalı anlayışa yönelmiştir.. Düşünsel enerjinin kinetiğe geçtiği 19.yy heykel sanatında adeta bir gen ve kan değişimi yaşanmıştır.

1920'li seneler artık sosyal tepkilerin sanata da yansıdığını hissedilen yıllardır. Avangart heykelciliği diye bir alan yaratılmasına sebep olan en büyük etmen de İkinci Dünya Savaşı'dır. Henry Moore, Jean Arp, Lipchitz, Alberto Giocemetti, Jean Arp, Barbara Hepworh, Julio Gonzalez, Alexander Calder ve Picasso daha çok fantezinin ağır bastığı kişisel bir alandan beslendiler. Daha çok metalin kullanıldığı modern dönem satında doğallığa ve herşeyin kendiliğinden gelişmesini doğru bulan sanatçılar ise; kil ve balmumunu bolca kullanarak tesadüfe ve sürprize dayalı yeni bir uslup yoluna doğru yöneldirler.

Çağdaş akım ve yöntemlerin çevresel sanatla harmanlayarak kinetik bir enerjiye dönüştüren Gabo,Alexander Calder ve Duchamp Amerikalı George Sagal'ın çalışmalarından feyz almışlardır.

Mekansal olarak her an her yeri seçebilme şansı modern heykel sanatında, biçimdeki stildeki sınırları zorlamıştır. Çünkü tabiatın tam göbeğinde yapıtların ifade imkanları da değişmiştir. Bu imkanlar değiştiçe de yaratıcılığın ve derinlik algısının çemberi gittikçe genişlemiştir.. Calder, Moore, Chadwick, Giocemetti, Nevelson, Schöffer ve Max Bill gibi sanatçılar çağdaş akımdan bir diğer isimleri oluşturur.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dikkat çekici bir şekilde avangart sanat anlayışları çok sayıda farklı yollarla labirent içinde aynı merkezde buluşmuştur. Bu kollar:

Kobra, Sanat, Art Brut, İnformel, Lekecilil, Lirik Soyutalama ve Soyut Dışavurumculuk 1940'da etkisini gösterir. Diğer kollar 1950'li yıllara ait; Asamblaj, Aktion, Junk, Yeni Dada, Kinetik Sanat. 1960; Antiform, Action, Delokaj, Formaizm, Funk, Happenig,Kavramsal Sanat, Fluxus, Formaizm, Hiperrealizm, Minimalizm, Land Art, Performans, Op Art, Pop Art, Sibernatik Sanat, Yeni Gerçekcilik, Video Art, Postmodernizm. 1970, Grafitti, İletişim Desteği, Yeni fovistler, Enstlasyon, Kamu Sipariş. 1980; Yeni Geometri, Avangard Ötesi, Similasyonizm, Yeni Kitch, Özgür Figürasyon, Yeni Dışavurumculuk. 'tur.

20.yy de heykel anlayışındaki  Brancusi'nin sonu olmayan kolonları ve Schöffer'in parıltılı kulesi Caldir'in stabil ve gezginleri ve de Tinguely'nin kendi kendini imha eden işlevi bulunmayan yönelimleri 20. yy'nin ikinci bölümünde heykel sanatının ilerlemesine yardımcı olmuştur.

Özellikle Pop Sanatın eserleriyle, 1970 yıllarındaki yerleşimlerin heykel sanatıyla betimlendirilmektedir.

Kaynaklar

  1. Anadolu Üniversitesi Yayınları-Güzel Sanatlar

Bu İçeriğe Tepki Ver

4
Bravo
7
Sevdim!
0
Çok iyi!
0
Hoş değil!
0
Yok artık!
0
Kızgın:!
0
Çok acı!

Üyelerimizin Yorumları

Yazar Bilgisi

Sherlock Holmes
Sinema
Doctor Who
Friends
How I Met Your Mother
Harry Potter
Bangtan Boys (Bts)